Edebiyat

Sükunetin Hüznü

  • 2 dk okuma süresi
  • -
  • 0
Sükunetin Hüznü

Güneş tatlı ışıklarıyla çıkageldi bir sabah gökyüzüne. Başladı gülümsemesi ile her sabah kapımı çalmaya. Selam verip tenimi ısıtmaya geldi yine. Özlemiş olmalı o da bizim gibi.

 

Yeşil bir renk oluştu bir gün ansızın ağaçlarda. Farklı bir renk cümbüşüne büründü yeryüzü birden. Topraktan isyan edercesine bir tohum filizlendi. “Ben de varım.” diye seslendi yeryüzü ve gökyüzüne. Sustu ve yükselmeye başladı göğe doğru. Gökyüzü yağmur bulutlarıyla geri çekilmeye karar verdi bizi masmavi sessizlikle baş başa bırakarak. Bir bulut göründü kar gibi beyaz rengiyle, gökyüzünde asılı kaldı kendini göstermek istercesine. Kulağıma fısıldadı kuşlar en sevdiğim parçayı. Her biri bir dala kondu sessizce ve doğaya söylediler en güzel parçalarını. Rengarenk orkestraya onlar da katıldı. Her gidişi yüreğime hüzün veren bahar tomurcukları, yine vuslata erdik. Yüreğimi acıtan yağmurlar seni bana getirdi. Tenime değen her damla canımı yakarken seni bana müjdelemiş; duyamamışım, görememişim, hissedememişim. Dökülen yaprağa ağlayan gözlerim, hayata üzülen yüreğimle sesleniyorum sana. Her ağaca selam verip yürüyorum artık. Her değişime kulak veriyorum. Sessizliğe bürünüyorum seni duyabilmek için. Nereden eserse rüzgarların, yüzümdeki tebessüm ile karşılayacağım seni. Sessizlik hapsolurdu gözlerimde, şimdi ise hüzün…

 

Selam verip ağaçlara, toprağa ve dağlara; sana gelirdim. Sonbaharın hüznünden kaçıp baharı karşılamaya… Şimdilerde ilkbahar firari, sonbahar baki yüreğimde. Yaprak dökmüş ağaçların hüznünü taşıyorum. Kuruyan dalların toprağa savruluşunu izliyorum. Her şeye rağmen sevinçlerine şahit oluyorum, ilkbaharı özlemle beklemelerine. Her yaprağın kendini usulca toprağa misafir edişini izliyorum. Gökyüzü ıslak gözleriyle beni seyrediyor. Güneşini kaybetmiş, yağmura teslim olmuş, içinde yaşlar biriktirmiş gökyüzü… Hüzün kokuyordu sonbahar, acı bir hüzün. Beni kendinden uzaklaştıran sessizliğe mahkûm eden hüzün… Neden dememe izin vermeyen, neden bu yok oluşa cevap vermeyen sonbaharım. Kilit vuralı ne kadar oldu yüreğime? Bir yağmur damlası düşüyor birden tenime, artık acımıyordu canım. Yüzüme gülümseme misafir oluyordu tenimle buluşan her damlada. Sicim gibi yağmaya başlıyordu insanları incitmek istemeyen yağmur. Rüzgarla dansa kalkmış bir vaziyette kendinden geçercesine… Güneşin kendini hissettiren narin ışıkları eşlik ediyordu. Gökkuşağını misafir etmeye hazırlanıyordu. Ağaçlar akışlarını eksik etmiyordu bu dansa. Renkler tüm ihtişamıyla kendilerini gösteriyorlar. Bu eşsiz müzikale ben de dahil oluyordum istemsizce; fakat kendimden geçercesine. Doğa yine kabulleniyordu beni, yine kollarıyla sarıyordu ve yeniden buluşma kararı alıyordu hayatımla. Doğanın gülümsemesiyle karşı karşıya kalıyorum. Yüzümdeki tebessüm oluyor cevabım.

 

Biliyorum gidecek yine. Yine hüzün kokacak kalbim. Yine sükutu seçecek ruhum ve benliğim. Bir elveda ile ayrılacak yollarımız ve gökyüzü karanlık derinin esiri olacak.

 

Ve bir gün… Yine bir yaprağın renginde bulacağım sessiz mutluluğu.

Etiketler
Hüzün doğa varoluş renk cümbüşü

Yazar Hakkında

Hatice Akyıldız

Hayata yabancı, kendine deli.

Yorumlar

  • 0 Yorum
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş yap