Öykü

Allah İhtiraslara Değil İhtiyaçlara Cevap Verir

  • 3 dk okuma süresi
  • -
  • 1
Allah İhtiraslara Değil İhtiyaçlara Cevap Verir

"Bazen kalp durur ama beden ölmezmiş."

Bugün kalbim durdu ama ölmedim. Sınıfta ciddi anlamda disiplin sorunu çıkaran bir oğlumla artık baş edemeyeceğimi anlamıştım. Hem yaramaz hem başında kavak yelleri esen bu çocuğu nasıl dize getireceğim diye kara kara düşünüyorum.

 

Tabii olayın vehametini ifade etmek açısından çocuğun tavırlarını yazmak istiyorum ama haya ediyorum. Lakayıt, seviye ve saygıdan uzak haller diyeyim siz anlayın. Bir de cazgır bir çocuk ki hani rahatlıkla yalan söyleyip üste çıkabilir. Neyse bizim elimiz de çiçek toplamıyor tabii ki. 5. seneme girmişim idmanlıyım, dedim içimden ben sana yapacağımı bilirim. Şimdi babasını arasam durum bu desem, bu haydut çocuk fırtınayı tersinden estirir. Ben biraz üstüne gitsem arabamın tekeri mi iner, aynası mı kırılır emin değilim, zaten babam hep nasihat eder, az önce üniversitedeki akademisyeni öldüren öğrenci haberini izledi gene nasihat etti; aman öğrencilere çok şey etme, başına bela açma. E bu çocuğun havası cıvası ya diğerlerine sirayet ederse? Yani önünü almak lazım.

 

Aldım telefonu bir güzel videoya çektim. Bir kaç da resim çektim tabi. Bütün sınıf bana bakıyor, bu atarlı, havalı genç sırtını dönmüş umursamıyor bile. Videoya çektiğimin bile farkında değil. Teneffüste babasıyla görüştük. Resim ve videoları gönderdim. Yarım saat geçmeden üstü başı, eli yüzü boyalı çilekeş fedakâr bir baba geldi. Özel bir sınıfa aldık, bir kaç hocamla beraber refakat ettik görüşmelerine. Çaylarını ikram ettik. Bir iki muhabbet ettik ve esas meseleye döndük.

 

Bakmaya yürek dayanmaz diyeceğimiz sahnelerden birisi. Bir babanın oğluna olan bu konuşmasını inanın en iyi psikologlar yapamaz. Güzel güzel tatlı tatlı konuşmaya başladı. Okumaktan, kendi halinden, öğretmenlerin anne babası yerinde olduğundan, okumaya niyeti yoksa sanayide falancanın yanına gidebileceğinden… Birazdan videoları gösterip hafiften kulağını da çekti ki çocuk hatasını anlasın. Yavrumun o öfkesi, kibri gitti; böyle sekinet, mahcubiyet hali geldi. Kuzu gibi oldu babasının şefkatli ellerinde…

 

Baba konuşmasına devamla: “Hocam ben her işi yaptım, adam da vurdum, hapis de yattım, bir bıçak yarası aldım ki bacağımın bir yerinden girdi diğer yerinden çıktı.”

 

Tabii benim orada başımdan kaynar sular dökülüyor. Ama çaktırmıyorum, içimden şehadet getiriyorum. Ya Rabbi sen hepimizin Rabbisin, dönüşümüz ancak sanadır.

 

“Ama şimdi iki senedir namazıma başladım hocam. Dünya, her şey boşmuş. O hallerin zararından başkasını görmedim, bana hiç bir faydası olmadı.” Sonra oğluna döndü, “Oğlum bırak bu kabadayılıkları.” dedi.

 

Sonuç olarak Samed bugün ödevini yapıp geldi. Derse bir hevesle katıldı. Dersten sonra yanıma geldi. Özür dilerim hocam, dedi. Geçenki yaptıklarımdan dolayı.” Hiç sevmem böyle anları. “Tamam oğlum unuttum ben boşver.” dedim. Hâlâ baktım “Hocam gerçekten özür dilerim.” diyor. “Yeter uzatma yav, tamam anladık kapat konuyu” deyip gönderdim.

 

Cuma günü geldi elimi bile öptü bu haydut, cumamı tebrik etti. “Allah size cenneti nasip etsin” diye baktım dua bile ediyor, bu masalı da mutlu sonla bitirdik efendim elhamdülillah; epey terledik ama. Aslında Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ölmeden evvel ölünüz ki başka ölümler görmeyesiniz.” hadis-i şerifine karşılık, “Gayemiz tek, ölmemek” sözü karşıt gibi dursa da aynı minvaldedir. Hadiste ölmesi beklenen şey bizzat beklentiler, hayaller, benlik duygusu, bizi gönül dünyamızın dışında gurbete çıkaracak her şey, hasılı nefs… Gayemiz olan ölmemekten kasıt ise bizi biz yapan manevi değerlerimiz, inancımız, eylemlerimiz, hasılı vicdan ve merhametimizin mihengi olan kalbimizin ölmemesi…Yani kalbimizi diri tutacağız ama nefsimizin üstüne basacağız. Bu makamı tasavvuf erbabı iyi bilir ki; kalbi tasfiye, nefsi tezkiye eder salikler.

 

Bu yolda mağlup olmak da galip olmaktır bana göre. Amacımız yükselmek değil, yürümek, yürüyebilmektir… Bazen bazı şeyler olmaz. Bazen iyi ki galip gelmedim diye mutlu oluruz. Allahu Zülcelal, o mağlubiyetten başka bir bahar rüzgarı estirir… Sevgili eğitimciler, anneler, babalar… Yolumuz şefkat… Şefkat ve merhamet öyle bir dil ki sağır da duyar, kör de görür… Karşımızdaki tüm öğrencilerimize ölü değil ölümlüdür diye bakacağız. Ben biliyorum ki yeryüzünün gerçek fatihleri kalpler kazananlardır. Evet manevi değerlerimizden çoğunu yitirdik ancak gözümüzde hayali kesilmedikçe, gönlümüzde kaybetmedikçe kaybetmiş saymıyoruz kendimizi.

 

Duamızı edeceğiz ve yürüyeceğiz…

 

Son olarak Ahmet Naim Efendinin sözünü bırakalım: “Allah ihtiraslara değil, ihtiyaçlarımıza cevap verir.” Zeynel Abidin Hazretlerinin duasına amin diyoruz. Baki selam…

“Allahım yardımına en çok ihtiyacım olduğunda tut ellerimden.”

Etiketler
Şefkat anneler eğitimciler babalar ölü değil ölümlüdür nefsi tezkiye kalbi tasfiye manevi değerler kalp kazanmak ölmeden ölmek

Yazar Hakkında

meryem ipek

Hayy'dan Hu'ya...

Yorumlar

  • 1 Yorum
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş yap